Yapılan kazılarda elde edilen fosiller ve mağaralarda rastlanan kabartma resimler arıcılığın çok eski bir geçmişe sahip olduğuna delil sayılmaktadır.
İspanya’nın Bicorp Valencia kasabasında bulunan M.Ö. 7000 yıllarında yapıldığı tahmin edilen mağara resimlerinde arılarla çevrili bir kadın bal alırken görülmektedir.
Mısır firavunlarının mezarlarında bulunan balmumları ise bundan 3-4 bin yıl önce arılardan bal alındığının kesin bir delil olarak kabul edilmektedir.
İspanyada yapılan kazılarla eski Yunan, Hitit, Roma, Çin medeniyetlerine ait tarihi eserlerde bulunan deliller de arıcılığın bilindiğinin göstergesi olarak kabul edilmiştir. Türk milleti eskiden beri arıcılığa önem vermiş ve uygulamıştır. Fatih Sultan Mehmet’in ve Kanuni Sultan Süleyman ‘ın kanunnamelerinde arıcılığa ait hükümler bulunmaktadır.
Arıcılık insanlık tarihinden beri kutsal sayılan bir meslektir. Arı ve arı ürünlerine bütün dinlerde itibar gösterilmiştir. Bu işle uğraşanlara çeşitli toplumlarda din adamlarına benzer ayrıcalıklar tanınmıştır.
İnsanların ağaç kovuklarındaki arı kolonilerini imha etmeden, içerisindeki balın bir kısmını alıp, arıların ihtiyacı olan balı bırakmalarıyla birlikte, gerçek anlamda arıcılık faaliyeti başlamış oldu.
Zamanla doğal ağaç kovuklarındaki arıların ürettiği balların miktarı yetersiz gelmeye başlayınca, oyulmuş ağaç kütüklerinden yapay arı yuvaları oluşturulmaya başlandı.
Ortadoğu’nun sıcak ve ormansız bölgelerinde büyük çömlekler arı kovanı olarak kullanıldı. Diğer bölgelerde saman, hasır, kamış ya da ağaçtan yapılan çok değişik tipte ilkel arı kovanları yapıldı.
16. yüzyılda bilim ve teknolojideki gelişmelerle birlikte, arıcılık bilgisinde de önemli gelişmeler yaşanmaya başlanmıştır.Bu dönemde arıcıların temel amacı, arılara zarar vermeden bal hasat etme yöntemlerini bulmaya çalışmak olmuştur. Bunun için bir çok denemeler yapılmış ekipmanlar geliştirilmeye çalışılmıştır.
1550 yılında mikroskobun bulunmasıyla birlikte o zamana kadar görülemeyen mikroorganizmaların ve organların büyütülerek görülmesi sağlanmıştır.
1609 yılında İngiliz Charles Butter ana arının dişi olduğunu bulmuş, beyarı olarak değil kraliçe arı olarak isimlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
1771 yılında ana arıların erkek arılarla kovan dışında ve havada uçarken çiftleştikleri keşfedilmiştir.
1600-1800 yılları arasında arıcılık konusunda bir çok araştırma ve geliştirme yapılmış, yeni yeni teknikler bulunmuştur. Üstten açılabilen çerçeveli kovanlar kullanılmaya başlanmış fakat arıcılığın bütün problemlerini çözecek kovan tipleri geliştirilememiştir.
1851 yılında Amerikalı Lorenzo Langstroth arı boşluğunu keşfederek çerçevelerin kovan içerisinde kolayca hareket edebileceği kovan sistemleri geliştirilmiştir.
1858 yılında ilk yapay Temel petek arıcıların kullanımına sunulmuştur.
1865 yılında binbaşı Hruschka bal süzme makinesini keşfetmiştir.
1940’lı yıllarda yapay tohumlama tekniğinin uygulamaya başlanması ile birlikte ıslah ve genetik kaynakların korunması yönünde önemli gelişmeler sağlanmıştır.